San Francisco and Collective Madness 

–Türkçesi için aşağı kaydırın–

 

Years ago Muk said, “This is not the West, this is the East of East”, when she was studying in the New School to be a social psychologist. I remember how this statement made me laugh at that time, but nowadays I can grasp what she meant by it, as my days grow in the Bay Area and I am not laughing about it anymore.

What I like about the United States of America is my European origin, firstly because this is not an ethnic origin, but a stance against the ethical justice that is needed to stay sane around here.

Oh San Francisco, how everybody praises you: the technological leader of the world, the famous gastronomy center, the liberal bay…

Here is my enclosure to these titles: ‘the headquarters of capitalism’. We are nothing but customers in the Bay Area. And if we are NOT customers; we don’t exist. I cannot reflect back the fake smiles people put on as soon they recognise me as a customer, which is automatic, and it keeps me up in the night.  What’s prompted is consumption and only consumption: the good time activity, the ultimate drug, the way people feel they exist. And since we thrive on consuming here, and we are the fastest at it, it’s only wise that start-ups start here, to see their potential to colonize the world in the fastest manner.

And  when I am asked “How do you like SF so far?”, I cannot come up with an answer besides “The homeless people.” My opinion about the Bay Area is dominated by this issue on emotional, psychological and political levels, especially because of the lies people tell me -and themselves- when I ask back why there are so many homeless around.  Below are the most popular answers, see if any of them feels familiar:

RENTS ARE EXTREMELY HIGH, AND SOME PEOPLE ARE OKAY TO LIVE IN A TENT

Here, the hardness level of survival game is barely easier than Amazon.

If you don’t have a credit score -again, don’t exist-  you cannot rent a house –> if you cannot pay your rent every month you are regarded as homeless –> if you cannot register an address you are not taken seriously when applying jobs…

It is not so different than the class system in India.  The American Dream uses you when you dream about to be a social climber. The game is real.

THE WEATHER IS SO NICE HERE, FOLKS CAN EASILY SLEEP OUTSIDE

Right. Right… I remember crying because how cold the wind got one winter night, though. And how come there are only TWO dudes out in the streets of Palo Alto, which is only 30 miles more South and WAAAAY more warmer than the city,  when in SF there are thousands of people occupying the sidewalks with tents.

THERE USED TO BE AN ASYLUM, BUT IT IS CLOSED DOWN

Why? What was built instead? A parking lot:  Just another medium for people to spend money on, a NEED for people who can afford the better things in life.

HERE IS VERY LIBERAL, WE DON’T JUDGE PEOPLE BECAUSE OF THEIR CHOICES, ANYONE CAN DO ANYTHING THEY WANT

I don’t know what liberalism meant when it first came out, but nowadays it looks like it has no relevance to freedom. It’s more like a conscient ignorance. It  is a shrinking comfort zone where you cannot care for anybody else. Everything feels like a game, built like a game; a game of consumption. Everybody’s connection to reality is lost. We are not less insane than the guy who is looking for a vein to inject heroin on the sidewalk. The crazy amount of energy we spend to ignore this mess wraps us into the same madness.

The local government enforces the work ethic of the Bay Area with the always-visible madness on the streets, whipping us with the fear of becoming a homeless guy if we don’t work hard, play hard, buy new things.  The free world doesn’t feel so free at all.

Welcome to wild wild west.

Mukadder bir keresinde “Burası Batı filan değil, burası Doğu’nun doğusu” diye bi laf etmişti. O zaman çok güldüğüm bu lafı şimdilerde çok iyi kavrıyorum, ama olan bitene gülmekten de bir o kadar uzağım…

Kuzey Amerika’la ilgili en sevdiğim şey Avrupalı kökenim. Çünkü bu köken buradaki etik yargılara karşı mesafemi açıklayan duruş oldu.

San Francisco, ne çok övdüler seni: Dünyanın teknolojisini burda gelişiyormuş, dev ilaç sektörüyle ünlü, gastronomi merkezi liberal körfez…

Halbuki bu körfeze iner inmez ilk hissettiğiniz şey, kapitalizmin kütüğünün burası olduğu… Tek dişi kalmış ağzına yaptırdığı protez gülümsesiyle sakil sakil sırıtıyor medeniyet size… Siz, thank yoaaauuu, diye geri gülümsemeye çalışsanız da, geri yansıtılacak bir gülümseme olmadığından, size satılan bu ilk sahte gülüş, omuriliğinize yapışıyor. Girdiğiniz her kafe, her restoranda asıl satılmaya çalışılan bu ‘feel good’, biraz içgörü sahibiyseniz size bir şeylerin ters gittiğini işaret ediyor. Her şey öyle büyük bir hızda tüketiliyor ki, tüketim kültürü o kadar baskın ki, ondan başka bir şey yok. Sadece ve sadece tüketim teşvik ediliyor. Sadece… Yegane zaman geçirme aktivitesi, tek iyi hissetme eylemi, tüketim… En temel uyuşturucu…  Her köşede 3 ‘Start up’ olmasının, büyük bir hızda geliştirilen teknolojinin, aynı büyük hızla benimsenmesini temel nedeni de bu… Her şeyi nefis bir hızda tüketiyoruz burda biz… Gelsin Uber, yaşasın Blue Apron…Buraya geldiğimden beri her ‘San Francisco’yu nasıl buldun?’ sorusuna cevabım ‘Evsizler’. Çünkü San Francisco hakkında hissettiklerimi duygusal, enerjisel ve politik olarak en temelde buranın evsizleri baskılıyor. Ve bence bu konu özelinde bütün Amerika kıtasını rahatlıkla anlamak mümkün. İşin daha da acı tarafı, insanların kendilerine ve birbirlerine her şeyin yolunda gittiğine dair söyledikleri yalanlar…

Bu yalanları sıklıkla insanlara neden bu kadar evsiz olduğunu sorduğumda duyuyorum. Bu soruma en sık verilen cevapları aşağıda sıralıyorum.

EV KİRALARI ÇOK YÜKSEK, MİLLET ÇADIRDA KALMAYA OKEY

‘Hayatta kalma’ oyununda, buranın zorluk seviyesi Amazon Ormanları’ndakinden yalnızca bir seviye aşağıda. Kredi notunuz yoksa ev kiralayamıyorsunuz, bir ay kira ödemeyemezseniz evsiz statüsündesiniz, ev adresi veremezseniz iş başvurularında dikkate alınmıyorsunuz, diye diye gidiyor mevzu… Hindistan’da kast sistemi olabilir, burda da kapitalizim var, ve sınıflar arasında laylaylay diye oynayabildiğimiz yalanını bize söyleyen Amerikan Rüyası aslında umudumuzla oynuyor.

HAVA ÇOK GÜZEL BURDA; ONDAN MİLLET YERLERDE UYUYABİLİYOR

Yok ya… Geldiğimden beri ağlıyorum soğuktan.  Burdan bir saat mesafese Palo Alto var, orda da hava aynı, orda niye evsiz yok? Hadi onu geçtim, Los Angeles’ta hava gerçekten iyi, buradaki evsiz sayısını Los Angeles’tekine böldüğümüzde limiti neden sonsuza gidiyor o zaman?

ESKİDEN BURDA BİR AKIL HASTANESİ VARDI, KAPANDI SONRA…

Ha, öyle mi canım? Neden peki? Yerine ne yaptınız? Otopark. Yerel hükümetin yozluğunu alın, bildiğiniz bütün yozlaşmış hükümetlere vurun, kafalarını filan sürtüştürün. Zenginin tarafını tutan hükümet kadar kötü çok az şey sayabilirim… İnsanlara sözde kalacak yer ayarlayıp binalarının her katına da birer uyuşturucu madde satıcısı sağladığını öğrendim. Daha ne diyeyim…

BURASI ÇOK LİBERAL; İNSANLARIN CADDELERDE YATMASI BİZİM İÇİN SORUN DEĞİL, HERKES İSTEDİĞİ GİBİ YAŞAR

Liberalizm dedikleri kavram önceden neymiş bilmiyorum ama şimdilerde özgürlükçülükle alakası yok. Daha çok şu anlama geliyor: kimseyi umursamayıp gerçek bir körlük içinde yaşabilmek. Hemen hemen herkesin gerçekle ilişkisi bu kadar kesilmiş başka bir yer olamaz, bir aydır her gün, günde ortalama 12 kere hayrete düşüyorum. Ve maalesef veba gibi yayılan bu sistem burdan doğdu, size gelmez, oralara uzanamaz sanmayın, o yalanı kendinize söylemeye başladığınız anda eroin aşırı dozundan ölmek üzere olan adamın yanında pembe topuklu ayakkabınızla selfie çeken kıza dönüştünüz, demektir. Siz de, delisiniz, demektir. Çünkü yerde kolunda damar arayan o adam deli, ama her gün onu görmezden gelmek için gösterdiğiniz yoğun çaba sizi de delirtiyor, demektir.

San Francisco’da çalışanların çalışma ahlakı yerlerde yatan, çöpleri karıştıran, uyuşturucu kullanan insanlarla oluşturuluyor: hükümetin, bak gece gündüz demeden çalışmazsanız aha böyle olursunuz, şekil A’ya iyi bakın, mesajları geceleri üstlerine karton örtmüş uyuyorlar, kokain etkisinde ne bakıyon lan bana, diye size saldırıyorlar… Bunu farkedince de geriye merak ettiğim tek bir şey kalmıştı: Yılda 120.000 dolar kazanıp da sokakta yürürken kolunda damar arayan adamı gören çocuğunuza bu durumu nasıl gerekçelendirirsiniz? Maalesef bunun cevabını da aldım, aldığım gibi de iki haftadır bitirmeye çalıştığım bu yazıyı sonlandırabiliyorum: Yemek başına 1500 dolar ödemeden kalkamadığınız bir restorantta yemek yiyen dört kişilik ailenin babası çocuklarına, you are special, diyordu. Tabi ya, çok özelsin hem de…

Welcome to Vahşi Vahşi Batı.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *