Dominik Cumhuriyeti ve Geleneksel Türk Erkeği

En iyi yazdığım şey günlük. Ama bu aralar yapmayı sevdiğim bir şey de yapmayı sevmediğim şeyleri bi daha denemek, sonra onları sevmek. Mesela yaz: Sivrisinekler yaz mevsimini sevmemek için yeterli bi sebepken, sarı kumda ayak gezdirmek her şeye rağmen yazı sevmek için yeterli bir sebep olarak doğuyor. Gibi.
10 günün sonunda birlikte çalıştığım insanların isimleri biraz biraz öğrenmeyi başardım. 50-60 bana yeni Arjantin isminden 20 sini biliyorum. Ama bir şey daha biliyorum; mate bağımlısı olmak için tek yudum yeterli. Gerekli harekette bulunmazsam eve döndüğümde neyi özleyeceğim belli oldu.
Ayın 3’ünde yapımımızın Türk aşçısı geldi, geldiği gibi yemek yemekte olan bize yaklaşıp siz aç kalmışsınızdır, dedi. Dedim, yok. Dedi döner kebap, dedim eyvah.
Ertesi gün servisteki meyveleri kontrol ettim, ananas mangonun yerini portakal armut almış mı, diye… Almamış.
Saçma bir anımı biraz utanarak şuraya iliştirmem lazım: İki gün önce sette, merhaba, biz tanışmadık, ismim Ezgi, diye oldukça alımlı ve kendinden emin bir kadının elini sıktım. Kadın da bütün surat gülümseyerek, ben de Hadise, memnun oldum, dedi. Buradan, kendisini tanıyamadığım için egosunu üstüme kusmak şöyle dursun, hoşbeş etme inceliğini gösterdiği için kendisine sarılıyorum.
Bi de geçen gün kumda kale yaparken yanıma iki kız bir oğlan üç genç oturdu, kaleye girdiler İspanyolca İspanyolca. Babam sağolsun, yaptığım kumdan kale numaralarıyla akıllarını aldığımı düşünmek istiyorum. Buranın çocukları kumla asla oynamıyorlar. Nereliyiz, oyunu oynadık biraz. Sanırım Şili’liyim.
Asıl, ‘Kayıp Zamanın İzinde’yi okumayı bitirdim, ışıyorum.nxfgn

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *